Feeds:
Yazılar
Yorumlar

Archive for Ocak 2010

Yolculuk

Doğduğun yer mi,doyduğun yer mi?Bu sorunun cevabı,şu anda benim için;doyduğum yer…Yaşamımı devam ettirdiğim yer,aynı zamanda doyduğum yer…Bu sebeple;bulabildiğimiz en müsait zamanda ,kilometrenin sayısal değerlerine takılmadan düşüyoruz memleket  yollarına…Sonunda,özlem ateşini söndürmek,tanıdık mekanlara,aşina yüzlere rastlamak ve en önemlisi memleket kokusunu duymak geliyorsa ;bir serzenişte bulunmadan yola devam ediyorsunuz.

Eğer,iki küçük çocuğa sahipseniz ,yolculuk sırasında sıkıcı sahneler sizi bekliyor olabilir.Ama ben yedi yıldır ,inatla yol boyunca kitap okuyabileceğimi,bulmaca çözebileceğimi düşünme hatasına düşüyorum.Yolculuk öncesinde,hararetli bir hazırlık başlıyor.

Arabada çocukları oyalayabilmek adına,herşey düşünülmelidir.Aksi takdirde,sevinçle çıktığınız seyahat bir kabusa dönüşüp ,yollar bitmek bilmeyebilir.Çocukların, yemekten hoşlandığı her nevi gıda özenle alınır.Oynamaktan vazgeçemedikleri ,tercihte öncelikli oyuncakları ,tüm eşya kalabalığına rağmen ,elimizin ulaşabileceği yakınlıkta muhafaza edilir.

Yolculuk esnasında,zorunlu ihtiyaçlar dışında mola vermek vakit kaybıdan başka bir şey değildir.Zaman zaman bu zorunlu hallerin araç içinde halletmenin yolları bile aranır.

Yolculuğumuzun ilk saatini geride bıraktığımız dakikalarda ,ufak ufak kıpırdanmalar başlar.Daha yol uzundur.Sükuneti, elden bırakmak için erkendir.Gayet sakin bir şekilde olaylar yatıştırılmaya çalışılır.

İkinci çözüm yolu ise,oyalama taktikleridir.Vazgeçemeyecekleri oyuncaklar koz olarak sunulur.Oyuncaklardan beklenen verimin alındığı şu ana kadar görülmemiştir.Aksine ,oyuncak kıskançlığından doğan bir kriz yaşanır arabada…Hafif hafif gerilmeye başlayan  sinirlere rağmen,yalancı bir tebessüm ile “yemek yemek”isteyip istemedikleri sorulur.Sıkılan canlara deva ümidi ile “evet” cevabı yükselir çocuklardan…Yemek sonuna kadar ,kısa süreli bir sessizlik sağlanacaktır.

Hareket halindeki araca rağmen,yiyecek ve içecekleri dökmeden çocuklara sunmak bir maharet işidir.Çocuklarla huzur içinde geçirilecek bir yarım saat için bile;arabanın yiyeceklerden dolayı kirlenmesi göze alınacaktır.

Her güzelliğin sonu olduğu gibi,bu sükunetinde sonlanacağı ana yalaşıldığında ,farklı oyalama taktikleri düşünülmeye başlanır.Hayal gücünüzü biraz zorlayarak,geçtiğimiz yollarda ,aslında bulunmayan ;fakat ,dikkatleri çekmek adına varlığına neredeyse sizin bile inandığınız olaylar,nesneler,hayvanlar örnek olarak gösterilir.

Yolculunuzun üçte ikisini geride bıraktığınızda ,çocuklardan bir nakarat gibi tekrarlanan ,çin işgencesini aratmayan “ne zaman varacağız?”soruları duyulmaya başlanır.Yolculuğun ilk saatlarindeki sakinliğinizi koruyamadığınız için,biraz sinirli bir ses tonu ile yanıtlarsınız soruları…

Ve nihayet…Günün yarısını yollarda geçirdiğiniz yolculuğunuz ile birlikte sabrınız da sona ermiştir.Bu yolculuktan size kalansa ; ümitle okumayı düşündüp okuyamadığınız kitabınız ile bir nokta bile koyamadığınız bulamacanızdır.İyi tatiller…

Read Full Post »

Mektup

Bugün iki tane mektup aldım.Sevgi ,samimiyet ve çoşku dolu…Hiçbir  cümlenin ifade etmeye kafi gelmeyeceği iki mektup…Gönderenlerin duygularını söz ile değil de,renk ile anlattıkları sımsıcak bir sevgi buketi…İlk mektup yazma deneyimlerini benimle paylaştıkları aşikar..

Evet…Bu iki mektup öğrencilerimden…Acemice olsa bile ihmal edilmeden yapılan zarfın içinde ,benim onlara öğrettiğim harflerle isimleri üzerine yazılmış iki mektup…İşte; uzun uzun cümlelere ihtiyaç duymadan onlardaki beni ,bana renklerle anlattıkları sözsüz mektuplarım….

Read Full Post »

Tebessüm

Gün geçtikçe artan diyalogumuz  ile birlikte ortaya enteresan olaylarda çıkıyor.İşte bunlardan bazıları;

–   Okula başlamaları ile şimdiye kadar duymadıkları ve görmedikleri şeylerle de karşılaşmaya başladılar.Bunlardan biri de,kulüp çalışmaları…Ne olduğunu bilmedikleri bu faaliyeti onlara anlatmak oldukça zor oldu.Okulun ilk günlerinde kulüp faaliyetleri  için yapılması gereken  sınıf değişikliği ise tam bir facia idi.Öğrencilerimin hangi kulübe gideceklerini ,neler yapacaklarını anlatma çabalarımın olumlu sonuçlandığını düşünmüyorum.Öğrencilerimden Çevre Koruma Kulübüne gitmesi gerektiğini öğrenen öğrencilerimden biri; benim kulüp ile ilgili söylediklerimden çıkardığı sonuç doğrultusunda söz hakkı isteyerek “çevreyi korumaya ne zaman gideceğiz?” dedi.

–  Harf öğrenmeye devam ettiğimiz bir dönemdi.Ogün öğrendiğimiz harfi içeren kelimeleri yazıp ,okuduk.Tahtaya kelimeleri benden sonra tekrarlamaları öğrenmeyi kolaylaştırır mantığı ile başladık birlikte tekrara…Öğrencilerden biri ,kendini bu tempoya kaptırmış ,bir yandan tekrar ediyor ,bir yandan önündeki ve arkadakini rahatsız edecek şekilde sallanıyor.Olaya müdahale etmek zorunda kaldım.Ve öğrencimin gözlerinin içine bakarak sallanma demek zorunda kaldım.O esnada ,benim söylediklerimi tekrara devam eden öğrenciler benim sallanma demem karşın hep birlikte “sallanma”diye bağırdılar.Ne olduğunu anlamamız saniyeler sürdü.Olayı anlamamız için geçen süreyi tüm sınıfın kahkahaları takip etti.

–  Öğrencilerin arasında yaramazlıkları ile günün kat nöbetçisi olan öğretmenlerin bile dikkatini çeken biri var.Bana öğretmenler tarafından yapılan tarif aynen şöyle”kısa boylu,kara kaşlı,kara gözlü,çok yaramaz ve bir o kadar da sevimli…”Tüm bu anlatılanların yardımıyla Ahmet ismine ulaşmam zor olmuyor.Bu öğrencim ile ,yaramazlıklarından ötürü karşı karşıya gelmek zorunda kalsakta benim gözümde sevimliliğini kaybetmiyor.Yine bir gün derste Ahmet’e “ben sana yaramazlıklarından dolyı kızıyorum ya,sen beni sevmiyorsundur”dedim.Ahmet’ten beklediğim cevap geçikmedi.”Hayır,ben sizi çok seviyorum”dedi.

Aynı anda ,sınıftaki diğer öğrencilerimden de aynı cevap yükseldi.Bu an ,benim için çok mutluluk verici idi.Ama yalnız bir tanesi “öğretmenim ben seni,avucumun içi kadar seviyorum”dedi.Sınıftaki herkes  dönüp ,bunu söyleyen öğrenciye baktılar.Bu cümleyi daha  önce hiç duymamıştık.Bu cümleye bir anlam katmaya çalıştım.Diğer öğreciler,avuç içinin küçük bir yer olduğunu,öğretmene duyduğu sevginin da az olduğunu ifade ettiğini söylediler.O, kendini ne kadar ifade etmek  istedi ise de ,çocuklara anlatmak mümkün olmadı.Bu cümle ,öğrencinin sevgisinin büyüklüğünün bir ölçüsü olsun diye söylenmişti.Bu ölçü,anlam olarak tam karşılığını bulamasa da ,gözlerinden sevginin büyüklüğünü görmek mümkündü.

Read Full Post »

Minik Dev Adamlar

Minik Dev Adamlar

Eylül ayından beri tanıyor olmamıza rağmen birbirimizi, sanki uzun süredir birlikteyiz ve biz onlarla kocaman bir aileyiz.Ailesinden başka hiçbir kimseye duyamayacakları güvenleri ile yüreklerinin kapıları sonuna  kadar bana açık…

Öğretmenleri onlar için ,şu anda ulaşılmaz bir noktada…Layık olun olmayın fark etmez.Her şeyin en iyisini yapan sizsiniz!Hayranlık dolu gözlerle izlediklerini,dilleri ile ifade etmekten de çekinmezler.Aslında biraz büyüdüklerinde adım atma kolaylığında yapabilecekleri şeyleri şimdilik öğretmenlerinde taktirle izliyorlar.

Onlara göre,hızlı yazı yazıyor olmanız,kitabın istediniz sayfasını hemen bulabilmeniz birer maharet…Böyle bir durumla karşılaştıklarında   ilk tepkileri “öğretmenim bunu nasıl yapabiliyorsunuz ?”oluyor.Ne yaparsanız yapın ,ne söylerseniz söyleyin yada nasıl bakarsanız bakın gözlerinin içine,onlar için fark etmez.Daima minik elleri sevgi ile uzanır size ve dudaklarından her harfinden hissedebileceğiniz sevgi sıcaklığıyla çıkan “öğretmenim” kelimesini duyabilirsiniz.

İmkanları ölçüsünde ispata hazırdırlar sevgilerini…Hafta sonu ayrılışlarında sıcak bir kucaklama ,öğretmenine özel ressam edasıyla yapılmış bir resim,kağıtlardan hazırlanmış çiçekler ile…Her birisi ince düşünülmüş bir fikrin ürünü…

Öğle tatili için verilen o kısacık arada bile öğretmenlerini düşünmeyi ihmal etmezler.”Bize yemeğe gelir misiniz?”diye bir davet dökülüverir en samimane duygularla dudaklarından…Çeşitli bahanelerle geçiştirmek mümkün değildir onları…Yemeğini paylaşamamıştır ama yarım saat sonra öğretmenlerinin yalnızlığını paylaşmak için koşar adımlarla geçerek gelirler yolları…

Read Full Post »

Artık Okuyoruz!

Yukarıda  gördüğünüz resim 1/B sınıfına ait elma ağacıdır.Her elmamız bir öğrenciye aittir.Son günlerde  öğrencilerimin dilindeki tek cümle”Ben ne zaman elma olacağım”…Aslında hepsi elma olmaya aday…Bir kaç eksiklikte giderilirse tüm sınıfı ağaçta elma olmuş şekilde görmek mümkün olacak.

Onları şu yaşta memnun etmek o kadar kolay ki!İsimlerinin üzerinde yazılı bulunduğu elmanın yapılışı ve ağaca yapıştırılmasına kadar ki geçen sürede mutluluklarını tarif etmek mümkün değil.Elmasını yaptığım öğrencilerimden biri ,okul çıkışı eve dönerken kendisini balkonda bekleyen annesini görünce olanca gücü ile sokağın ortasında “ELMA OLDUM!” diye bağırmış.

Read Full Post »

Yıldız Çiçekler

Öğrencilerime her hafta cuma günü yıldız dağıtıyorum.Tüm hafta boyunca örnek davranışlar gösteren öğrencilerimden kızlara kırmızı ,erkeklere mavi olmak üzere yıldızlar yapıyor ve dağıtıyorum.Beş yıldız toplayan öğrenciyi gayretinden ötürü  küçük bir hediye bekliyor.Beş yıldız biriktiren öğrenci yıldız biriktirmeye tekrar baştan başlıyor.

Yukarıda da her öğrencime yıldız çiçekler yaptım.Vazoda sekiz tane çiçek bulunuyor.Her çiçeğin öğrencilerimle belirlediğimiz bir anlamı var.Sınıfta söz alarak konuşma,tenefüsten sonra sınıfta hazır bulunma,sınıfını temiz tutma gibi…Bu belirlenen kuralları davranış haline getirebilen öğrencilerin çiçekleri birer birer boyanacak.

Read Full Post »

Stresle Yaşamak

Çağımızın hastalığı derdi ve eklerdi “müslüman insanda stres olmaz” diye bir öğretmeniz ,anlamazdım o zamanlar …Stres ne demekti?Boş gözlerle dinlerdim onu…Yıllar geçti , yer ,zaman ve roller  değişti…Ya şimdi…Artık anlıyorum ne demek istediğini  öğretmenimin…

Geçmişte kaybettiklerimi ,gençlik hevesiyle elimin tersi ile pervasızca ittiğim şanslarıma yas tutmak…Yapmadığım şey değil zaman zaman…Önemli olan içinde bulunduğun anı en iyi şekilde değerlendirmek …Yarın bize ait değil.Gelecek ise meçhul…Anı değerlendirip ileriye bakmak ,sağlam adımlarla yere basmak…Fakat,sahip olamadıklarına takılıp tökezlemektense,yukarıdakilere bakıp ah vah etmektense ,şükür etmeyi bilmek gerek…

Her nefesi aldığımızda tekrar verebiliyorsak,gözümüzü her kapadığımızda tekrar sevdiklerimizi görebilmek için açabiliyorsak ,onca işlenen günaha rağmen yer yarılıp içine girmiyorsak,güneş her sabah tüm sevecsnliği ile gülümsüyorsa …..Ve daha sayamadığım niceleri…

İşte;stresten uzak,şükür kapısında geçirilmesi gereken bir hayata sahipsiniz demektir.

Read Full Post »

Yarınlar

Bir ömür olur yarınlar toplandığında…Gelmesini sabırsızlıkla beklediğimiz, hayat yolculuğumuzun sonudur aslında…Adım adım sona yaklaşmayı dilemek…Yarınlara endeksli yaşamak,bizim olmadığını bile bile…Vaatler vermek,hayaller kurmak,planlar yapmak gerekirse…Doğacağı meçhul o güne…

Ne güzel söylemiş atalar yine “Bugünün işini yarına bırakma ” diye…Yapılmak istenmeyenlerin  kaçamak cevabıdır ;yarınlar…Kişinin kendini avutmasının en güzel yoludur;yarın cevabının ardına saklanmak …

Kimi zaman unutmak,kimi zaman kavuşmak içindir yarınlar…Zaman geçtikçe unutulabilecekler için arzulanır,yarınlar…Yaralara merhem olsun,unutulmuşlara biri daha eklensin diye…

Kavuşmayı bekleyenler için ise ; engeldir arada geçip gitmek bilmeyen…Her saniyesi saatler süren…

Read Full Post »